www.mustafabalel.com |
Sennur SEZER MUSTAFA BALEL’İN KADINLARI Mustafa Balel’in, ilk öykü kitabı “Kurtboğan” 1972’de yayımlanmıştı, romanlarından “Peygamber Çiçeği” 1982’de, “Asmalı Pencere” 1984’te. Onu romancıdan çok öykücü saymam belki öykü kitaplarının [(“Kiraz Küpeler” (1977), “Gurbet Kaçtı Gözüme” (1983), “Turuncu Eleni” (1994)] sayıca çokluğundan değil, yazdıklarının hepsinde öykü yazarlığının gerektirdiği anlatım disiplini ile anlatım ve sözcük ekonomisini korumasından. Bir bakıma romancılığın şanından sayılan kişi adı karıştırmalar, gereksiz tasvirler, çocuk kitaplarında alışılmış anlatım kalıpları Balel’in kullanmayacağı kolaylıklardır. Balel’in bir özelliği de kadınları ve kadın ruh dünyasını çok iyi anlatmasıdır. Kendisinin bu konudaki yorumu çocukluğuyla bağlantılıdır: Ablalarının şımarttığı ailenin en küçük çocuğu olmak... Bu özel durum iyi bir gözlem yeteneği olmadan kuşkusuz bu sonucu veremezdi. Genç kızların baş başa konuşmalarından kadınların çekişmelerine “özel anlar” bir film karesi canlılığında yansır onun anlatılarında. Mustafa Balel’in kadınları genelde emekçi sınıfların kadınlarıdır, sömürülürler ve ezilirler Ancak bu kadınlar üstten bir bakışla alışılmış “ezilen” diye tanımlanan kadın tipinden epey farklıdır. Örneğin “Peygamber Çiçeği”ndeki kadınlar. Bu romanın hemen bütün önemli kahramanları kadındır. Evin babası yalnızca bir güç uygulayıcısı, annesinin tetikçisidir. Kaynanasının bütün gün azarlayıp, akşam kocasına fitlediği, dövdürdüğü kadının bir süre sonra aynı baskıcı rolü üstleneceğini sezmemek olanaksızdır. Kaynananın geliniyle mezhep farklılığına dayandırdığı aşağılayıcı tavrının kendi zavallı geçmişinden kaynaklandığını düşünmek de iyi okurun işidir. Şiddeti ekmek-yemek doğallığıyla yaşayan küçük kızların gelecekleriyse ne büyükannelerine ne annelerine benzemeyecektir. Onlar vakitsiz çiçek açmış meyve ağaçları gibi heder olacaklardır. Fuhşun toplumumuzdaki kurumlaşmasının, bir yaşama biçimi, bir kazanç yolu kimi zaman bir kurtuluş yolu oluşunun nedenleri bu kitap okunurken daha iyi kavranıyor. Belki en trajikomik ayrıntılar toplumdaki ikiyüzlülüktür: Genç kızlara fahişe olmamaları için baskı yapılırken bu kızlara takılma yolu olarak kullanılan sıfat da “kahpecik”tir. Namuslu aile kadınından esirgenen harcamalar, fahişeye yapıldığında “mubah”tır. Ayrıca, ‘kadın’ olmanın biyolojik değil öğretilen/öğrenilen bir özellik olduğu da Mustafa Balel’in kadın kahramanlarının kanıtladığı bir gerçektir. Ancak çevresine egemen olmak, yönetmek, gücü yettiği insanları ezmek erkek ya da kadın her insanda bulunan bir özelliktir. Balel’in öykülerinde ve romanlarında bu özellik de değişik biçimlerde yansır / görünür. Mustafa Balel’in yeni öykü kitabı “Karanfilli Ahmet Güzellemesi” iki bölümden oluşuyor: Yakın Plan İlişkiler, Eski Defterlerde Solmamış Öyküler. Kitabın genel teması insan ilişkilerindeki içtenlik yokluğu. Bu içtensizlik çağın getirdiği iletişimsizlikle birleştiğinde öykülerin dramatik noktasını oluşturuyor. Aralarındaki iletişim ve içtenlik sıcaklığını yitirmiş insanlar bir ailenin üyeleriyse bu durumda en çok çocukların acı çektiğini bilmek için pedagog olmaya gerek yok elbet. Ancak bu gerçeği anlatabilecek ayrıntıları iyi seçmek için de iyi öykücü olmak gerekiyor. “Ağlayan Köşkün Martıları” bir ‘kırık hayatlar’ öyküsü. Çocukken terk edip gittiği oğluyla kızını yıllar sonra görmeye gelen baba kuşkusuz her öykücü için ilginç bir tiptir. Bu babanın oğlu ve kızıyla yeniden bir araya geldiği an da öykünün dramatik noktasıdır. Bu nokta Balel’in öyküsünde artık orta yaşa gelmiş iki insanın yıllarca özledikleri “baba” figürü ile karşılaştıkları adam arasındaki uçurumla derinleşecektir. Ve çocuklardan birinin unutmaya çalıştığı kötü bir anının o ana kadar bilinmeyen kahramanının kimliği rastlantıyla aydınlanacaktır. Bu aydınlanma Balel’in acı bir alayla çaktırdığı kibritin ışığıyla gerçekleşir. Benzer bir acı gülüş “Çini Soba ya da Buruk Bir Kayıp İlanı”nda da var. Ailenin sıcaklığını yaşamamış bir çocuğun anılarındaki en yakın arkadaşının kimliğine hüzünlü, kısık bir kahkaha eşlik ediyor sanki. “Hüznün Öteki Yüzü”, “Albüm” çocukların büyüklerin arasında ezilen dünyalarını sürpriz sonlarla yansıtan öyküler. “Kanadı Kırık Gönlüm”, sürekli şiddet gören çocuksu bir kadının kahkahalarla hafifletilmiş öyküsü. Kitaba adını veren “Karanfilli Ahmet Güzellemesi” bir çocuk yüreği (ve aklı) taşıyan bir delikanlının öyküsü. Bu öykünün kahramanlarının öğretmen oluşu okuru bir an irkiltiyor. Mustafa Balel’in de yaşamının bir döneminde öğretmen olduğu anımsanırsa bunu eğitim dünyasına bir iç sataşma / eleştiri sayabiliriz. Ayrıca öykü toplumumuzun söylence üretmesinin bir örneğiyle sonlanıyor “Mermi Türkülü Gelincik” ve “Tefçi İsmihan” yer aldıkları bölümün (“Eski Defterlerde Solmamış Öyküler”) özelliğini taşıyan öyküler. Hem anlatımları hem de konuları, her iyi öykü gibi, yazıldığı yılları yansıtsa da yadırganmayan bu öyküler güncelin öyküleşmesinin güzel örnekleri. Mustafa Balel, uzun süre kendi öyküleriyle, romanlarının yeni baskılarıyla görünmedi. Usta işi çevirilerle hatırlandı. Modernle gelenekseli kaynaştıran anlatımını özlemişiz... Zor bir anlatım yolu olan birinci tekil şahısla anlatımını da. RADİKAL *Peygamber Çiçeği, Roman, Mustafa Balel, Dünya Kitapları, 278 s. *Karanfilli Ahmet Güzellemesi, Öykü, Mustafa Balel, Dünya Kitapları, 143 s. Peygamber Çiçeği / Mustafa Balel / Dünya Kitapları / 278 sayfa. |
MUSTAFA BALEL |
PEYGAMBER ÇİÇEĞİ MUSTAFA BALEL Roman DÜNYA Yayımları 2005, İstanbul 278 Sayfa |
KARANFİLLİ AHMET Öyküler DÜNYA Yayınları 2005, İstanbul 144 Sayfa |