Asmalı Pencere,
Adam Yayıncılık, 1984, 274 sayfa.
Tekstil fabrikaları zincirine sahip yaşlı
işadamı Utarit Bey’in hırçın karısı ‘özgür kadın’ Fikret Hanım
ve ergenlik çağındaki oğlu ile yaşadıkları Yeşil Düş adlı bir
Boğaziçi yalısı. Günün birinde ailenin tek çocuğu Cudi’nin sapık
eğilimine tanık olmuş olabilecekleri göz önüne alınarak evde ne
kadar hizmetli varsa, bahçıvan, aşçı, uşak… Tümüne yol verilir.
Çocuk yaşta yalıya sığınmış olan genç besleme kız Sırma da
bunların arasındadır. Ama onun bir ayrıcalığı vardır : Yol
verilmemiş, ailenin eski bahçıvanı Hüsnü Efendi ile
evlendirilmiştir.
Yaklaşık yirmi saat süren bir tren yolculuğunun ardından işte
Sırma, avlusunda özenle yontulmuş ve üzerindeki ölüm tarihi
dışında her şeyi hazırlanmış bir mezar taşının beklediği evdedir
artık. Yani Hüsnü Efendi’nin Sivas’ın bir kenar mahallesindeki
izbesinde.
İstanbul’da
yetişmiş bu genç kız bu yeni çevrede kabul görecek midir ?
Fırtınanın savurduğu bu kuytu köşeye kolay uyum sağlayacak
mıdır, yoksa bir sürü mutsuzluğun beklediği bir uçurumun dibinde
mi bulacaktır kendini?... Bir ayağı çukurda yaşlı ve hastalıklı
bir koca… Sonsuz bir cinsel ve toplumsal doyumsuzluk… Bir o
kadar güçlü bir toplumsal gözaltı… Çevredekilerin bakışlarıyla
kendisini didik didik incelediği duygusu… Bastırılmış güdüler…
Avuntuyu nede bulacaktır Sırma? Bütün bunların üstesinden
gelmeyi başaracak mıdır?
Üç farklı mekân, üç farklı anlatıcının getirdiği bir iç
dinamizm… Bireylerden yola çıkarak ustalıkla gerçekleştirilen
bir toplum çözümlenmesi… Hepsinden öte, insanı bir anda
sarmalayan sıcak bir duygu seli : “Asmalı Pencere”.
|